Armağan KULOĞLU YAZAR ONAY


İsrail-Hamas çatışmasında sahte davranışlar

İsrail-Hamas çatışmasında sahte davranışlar


07 Ekim 2023’den beri devam eden İsrail-Filistin/Hamas çatışmasında başta ABD ve müttefikleriyle İsrail’in beyanları ve davranışları gittikçe artan bir şekilde gerçekleri yansıtmayan, adeta bir tiyatro oyununa dönüşmüş durumdadır. Bu tiyatronun baş aktörleri de ABD ve İsrail’dir. Her iki aktör de takip ettikleri politikadan taviz vermeden uygulamalarına devam etmektedir. Ancak bu ülkeler, gerek iç, gerekse dünya kamuoyuna, diğer ülkelere ve uluslararası kuruluşlara karşı, gizlenmesi mümkün olamayan bu katliamı/soykırımı durdurmaya ve ateşkesi sağlamaya çalışan ülkeler olarak tanıtmak için aldatmaca söylemlerde bulunmaktadır.

ABD, İsrail’i silah sevkiyatını durdurmakla “sözde” tehdit etti

Biden yönetimi, İsrail’in Refah’a kapsamlı bir kara saldırısı başlatması halinde silah sevkiyatını durduracaklarını beyan etmiş, Netanyahu da buna karşılık “yalnız kalmamız gerekirse, yalnız kalırız” diye karşılık vermiştir. Netayahu’nun bu karşı cevabını İsrail Cumhurbaşkanı, “İsrail Devleti’nin büyük dostu olan ve bunu kanıtlayan Biden’a teşekkür etmiş, İsrail devletinin ulusal güvenliğine, çıkarlarına zarar veren sorumsuz ve aşağılayıcı açıklama ve sosyal medya paylaşımlarından hepimiz kaçınmalıyız” diyerek Netanyahu’nun beyanını yumuşatmaya çalışmıştır.

ABD’nin iç ve dış kamuoyu ve uluslararası kuruluşların etkisiyle böyle bir senaryo uygulayarak tepkileri frenlemek istediği, bu açıklamaların karşılıklı mutabakatla yapıldığı, göstermelik olduğu, aslında ABD’nin İsrail’e olan desteğinin örtülü bir şekilde devam ettiği ve edeceği değerlendirilmektedir.

Nitekim, Ulusal Güvenlik Danışmanı Kirby, ABD-İsrail arasındaki “sözde” Refah gerilimi sürerken, İsrail’e silah sevkiyatının halen yapılmakta olduğunu ve silahların büyük kısmını kendilerini savunmak için almaya devam ettiklerini açıklamıştır.

Pentagon’dan da, sevkiyatı durdurulan silahların akıbeti için henüz nihai bir karar vermediklerini, sadece bir müddet için ara verdiklerini bildirmiştir.

ABD Dışişleri Bakanı Yahudi asıllı Blinken de, İsrailli bakanla birlikte yaptıkları değerlendirmede ABD'nin, İsrail'in Refah'a yönelik büyük bir saldırı düzenlemesine karşı olduğu şeklindeki pozisyonunu yinelemiş ve ABD'nin İsrail'in güvenliğine olan bağlılığını bir kez daha vurgulamış, Hamas'ın yenilmesi konusunda İsrail ile aynı çizgide olduklarını belirtmiştir.

Açıklamalar bu şekilde devam ederken İsrail, Refah sınır kapısını ve giriş çıkışı kontrol eden bölgeleri bombalamış, işgal etmiş, yine sivillerin ölümüne sebep olmuş, bölgedeki Gazzelileri göçe zorlamış olup bu saldırılarını sürdürmektedir. Ancak bu operasyon ABD tarafından geniş çaplı olarak nitelendirilmediğinden, söylenen silah/mühimmat sevkiyatı durdurulmamıştır.

Şimdi de yine göstermelik olarak Biden’ın İsrail’e hızlı silah sevkiyatını öngören tasarıyı veto edeceği belirtilmiştir.

Bu tür davranış ve açıklamaların, iç ve dış kamuoylarının, ABD’deki Yahudi lobilerinin, Yahudi kökenli ve hayranı parlamenterlerin ve hükümet yetkililerinin olumsuz tepkilerini göğüslemeye yönelik yapıldığı ve bunun, verdikleri örtülü desteği kılıfına uydurma gayreti olduğu açıkça görülmektedir.

Bu tiyatroda, ABD’den sonra İsrail’e en fazla silah/mühimmat sağlayan Almanya’nın da rol aldığı görülmektedir. Onun da olaylar karşısında İsrail’e silah sevkiyatını durdurma konusunu istişare ettiğini açıklayarak, icraya yönelik olmayan söylemlerle durumu idare etmeye çalıştığına şahit olunmaktadır.

Gerçekler saklanamıyor

- Hamas’ın kabul ettiği “ateşkes”in İsrail tarafından kabul görmemesi ve görüşmelerin başarılı olmamasından sonra İsrail, Biden’ın “sözde” uyarılarına rağmen Refah’ı vurmuştur. Katliam/soykırım devam etmektedir. Gazzeliler güvenirliği meçhul dar bir alana sıkıştırılmaktadır. Yardımların ulaşması engellenmektedir. Yardım ulaştırmaya çalışan BM görevlisi dahi, İsrail saldırı sonucu ölmüştür.

- Refah boşaltılmaktadır. Gazze’nin tümünün işgali söz konusudur. ABD, göç sorununa, büyük ölçüde Mısır özelinde çözüm bulmak üzere irtibat halindedir. Refah sınır kapısının kapatılmasıyla insani kriz daha da derinleşmiştir.

- Beyaz Saray hala itidal çağrısı yapmaya devam etmektedir. ABD’li yetkililer, sivillerin hayatını tehlikeye atmadan Hamas liderliğini etkili bir şekilde hedef alacak diğer tedbirleri de göz önünde bulundurarak gerilimi düşürmek için (uygulaması mümkün olmayan) bir yol aramaktadırlar. ABD’nin davranışlarının tamamen göstermelik olduğu, İsrail’e “dur” diyemediği, hatta demek de istemediği ortadadır. Çünkü onun da Filistin ve Filistinli/Gazzeli insanlar umurunda değildir. Onlar için ABD ve İsrail’in çıkarları insan hayatının çok üzerindedir.

- ABD'nin inşa ettiği Gazze iskelesi yardımları kabul edebilecek duruma gelmiş olup, yakında tamamlanacaktır. İlk insani yardım gemisi GKRY Limasol’dan yola çıkmış ve iskeleye ulaşmıştır. Ancak bu iskele yardımlar için aşırı büyük ve donanımlıdır. Bu donanımlı ve büyük iskelenin ABD tarafından yardım bahanesiyle bir fırsat olarak görülüp inşa edildiğini, bunu Doğu Akdeniz’de kalıcı bir üs olarak kullanılacağını anlamamak mümkün değildir.

- Hamas mücadeleye devam etmektedir. Hamas ve yönetiminin tamamen etkisizleştirilmesinin mümkün olamayacağı anlaşılmaktadır. ABD ve İsrail’in de bunun farkında olduğu düşünülmektedir. İsrail’in savaşa devam ederek nihai hedeflerine ulaşmak için Hamas’ın varlığına ihtiyaç duyduğunu ifade etmenin bir ütopya olamadığını söylemek de mümkündür. Netanyahu’nun, uygulaması neredeyse mümkün olamayacak bir çözüm olarak, Hamas’ın İsrailli esirleri teslim ederek silah bırakıp teslim olması durumunda Gazze Şeridi'nde gerçekleşen saldırıların biteceğini ifade etmesi sanki bu düşünceyi teyit etmektedir.

***

- ABD, İsrail’i Orta Doğu’daki kalesi olarak görmektedir. İsrail ne yaparsa yapsın, kendi çıkarlarının gereği politikasını dayatıp, her türlü tepkiye kulaklarını tıkayarak, herkesi akılsız yerine koyup kendine göre bahaneler üreterek, bazen de üretemeyip dümdüz inkâr ederek veya gerçek dışı şeyler söyleyerek, onu desteklemeye ve kayırmaya devam etmektedir. ABD’den menfaat bekleyen ülkeler de bu yalanın içinde sürüklenmektedir.

- ABD, yaklaşan seçimler nedeniyle iç politikası gereği Yahudi varlığını hoşnut tutmaya yönelik davranış biçimi sergilemekte, özgürlük meraklısı olarak görünmek istemekle birlikte, içerideki tepkileri şiddet uygulayarak baskılamaktan dahi kaçınmamaktadır.

- Açıkçası bu olaylarda tam bir tiyatro sergilenmektedir.

- Ortada görülen bu katliam/soykırım karşısında Türkiye’nin kayıtsız kalması mümkün değildir. Zaten, ateşkes sağlanması, yardımların ulaştırılması, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki davaya müdahil olarak katılması, kalıcı bir barışın sağlanarak iki devletli bir çözümle Filistin Devletinin tanınması ve bölgede sağlıklı bir yapıya kavuşması konularındaki girişimlerini sürdürmektedir.

- Türkiye’nin bu girişimleri yapması ve gayret göstermesi insani boyutlar açısından önemlidir. Ancak buradaki göç tehlikesinden de uzak durması bekamız açısından da en az o kadar önemlidir. Türkiye’nin, gittikçe sorun yaratan ve anlaşılamayan göç politikasına bir de Filistinlilerin dâhil olması, ülkemizi, zaten kaldıramadığı yüke bir yenisinin eklenmesiyle içinden çıkamayacağı bir durumla karşı karşıya bırakacaktır