Konuk YAZAR


Bu duruma nasıl mı gelindi?..

Bu duruma nasıl mı gelindi?..


 

2 Ağustos 1990’da, Irak, Kuveyt’i işgal etti. 17 Ocak 1991’de ABD öncülüğünde İngiltere, Fransa ve Suudi Arabistan’ın aralarında yer aldığı 37 ülkeden oluşan koalisyon; Irak’a karşı Birinci Körfez Savaşı’nı başlattı.

 

1991 yılında Körfez Savaşı’ndan sonra, Kuzey Irak’taki Kürtleri o zamanki Irak lideri Saddam Hüseyin’e karşı korumak için ABD liderliğinde İngiliz, Fransız uçak ve helikopterlerinden bir kuvvet oluşturuldu. Bu kuvvet, Türkiye (İncirlik, Pirinçlik) üzerinden “Çekiç Güç” harekâtını gerçekleştirdi. 1991 yılında, Irak Hava Sahası’nda 36’ncı paralelin kuzeyi ile 32’nci paralelin güneyi “Uçuşa Yasak Bölge” ilan edildi ve bu bölge Irak Hava Kuvvetleri’ne yasaklandı. Bu uygulama, ABD işgalinin başladığı 2003 yılına kadar 12 yıl sürdü. “Çekiç Güç”, 12 yıl boyunca Kuzey Irak’ta Kürt Devleti’nin kurulmasına şemsiye oldu ve PKK’nın canlanmasına uygun ortam sağladı.

 

Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dı. O zaman, “Bir Koyup Üç Alma” politikası hüküm sürüyordu. Özal, ulusal güvenliğe zarar verecek bir kararla, Saddam’dan kaçan Kürtlerin Türkiye’ye girmesine izin verdi. Oysa Genelkurmay Başkanlığı, Kürt sığınmacıların Türkiye sınırlarına alınmadan, Irak topraklarında belirlenecek bir bölgeye yerleştirilmesi ve kendilerine insani yardımların yapılması önerisinde bulunmuş, ancak Özal; bu teklifi reddetmişti. Özal’ın bu kararı sonucunda, Saddam’dan kaçan sığınmacıların yanında, çok sayıda PKK terör örgütü elemanı; silahlarıyla Türkiye’ye geçmiş oldu. (1) PKK, bu yolla daha fazla güçlendi.

 

Özal, sadece Kürt sığınmacıları Türkiye’ye almakla kalmadı, Kürtlerin Saddam’dan korunması için ABD’den, Türkiye’ye “Çekiç Güç” gönderilmesini istedi. Cumhurbaşkanı, “Çekiç Güç” talebini Genelkurmay Başkanlığı’na danışmadan yapmıştı. (2) Ekilen rüzgâr, gelecekte yıkıcı bir fırtınaya dönüşecekti.

 

***

 

Türkiye’ye Suriyeli sığınmacı akını, ilk olarak Nisan 2011 tarihinde başladı. Türkiye, bu tarihten itibaren Suriyelilere yönelik “açık kapı politikası” uygulayacağını ilan ederek 100 bin kişinin kritik eşik olduğunu dile getirdi. Ancak Suriye’den gelen göç dalgası, bu sayının çok üzerindeydi. (3) İzlenen hatalı politikayla; Türkiye dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapan ülke konumuna geldi. Bu sayede, bazı yerleşim birimlerinin demografik yapısı bozuldu. Bu durum, ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”ni gerçekleştirme yolunda bulunmaz bir fırsattı. Türkiye, kendi BEKA sorununun taşlarını kendisi döşemişti.

 

Orta Doğu’yu yeniden şekillendirirken Irak, Libya ve Suriye’nin parçalanması; Saddam, Kaddafi ve Esad’ın uzaklaştırılması; ABD ve İsrail için stratejik önemdeydi. Çünkü, ABD-İsrail projesine karşı çıkan ve ciddi tepki gösteren bu üç Arap ülkesiydi. Irak ve Suriye’yi bölme savaşının, gerçekte İsrail’in güvenliğini ve PKK terör örgütü devletçiğinin oluşumunu sağlamak amacıyla yapıldığı ortaya çıkıyordu. Böylece, Filistin’i yok edecek taşlar da döşeniyordu.

 

ABD’nin Suriye’yi parçalaması ve Esad’ı zayıflatması, Türkiye’nin toprak bütünlüğü için tehdit oluşturuyordu. Esad’a vurdukça, PKK’nın Suriye kolu /PKKPYD terör örgütü güçlendi. Esad’ın gücü zayıfladıkça, PKK/PYD Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin varlığını tehdit edecek bir terör bölgesi oluşturdu.

 

***

 

1990’larda, “Bir Koyup Üç Alma” hayaliyle “Çekiç Güç” oluşturularak Kuzey Irak’ta Kürt devletçiğinin kurulması ve PKK’nın güçlenmesi sağlanmıştı.

 

2024 yılı itibarıyla, PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD, ABD desteğiyle Suriye coğrafyasının yüzde 25’ini işgal etmiş durumda. El Kaide ve IŞİD türevi radikal terör örgütleri, Türkiye (Hatay) ile 130 kilometre sınırı bulunan Suriye İdlib’e yerleşerek kökleşti. İdlib, ABD tarafından İkinci Afganistan’a dönüştürüldü. Kuzey Irak’ta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), kendi kendini yöneten devlet konumuna geldi. Suriye’nin doğusunda, PKK/PYD terör örgütü, ABD’nin desteğiyle devletçik oldu.

 

***

 

Ve 1990’dan 2024’e geçen sürede, ABD ve İsrail bu taşları döşerken, bölgede BEKA sorunu yaşayan ülkeler ABD’yle belli bir dönem iş birliği de yaptılar.

 

Ve Türkiye bu duruma nasıl geldi diye soruyor bazıları… Filistin bu duruma nasıl geldi diye düşünüyor bazıları… İşte böyle geldi!.. Dünyada hangi ülke, dünyanın en fazla göçmenini barındırmak ister? En zengin ülkeler ABD, Almanya ister mi? İngiltere göçmenleri zorla Ruanda’ya gönderiyor. Fakir olduğu için mi? Çevresinde Suriye, Irak, İran gibi tehdit üreten ülkeler mi var?

 

Ve fakat, muhalefet partilerinin BEKA sorununa dönüşen göçmen konusunu TBMM’ye taşımamaları ve sürekli gündemde tutmamaları da tarihin kaydedeceği bir tutum…

 

***

 

Sevr’in yırtılarak çöpe atıldığı 1920’den 2024’e gelindiğinde, Türkiye gelecek kuşaklara da devredilme potansiyeli taşıyan üç stratejik sorunla karşı karşıya:

 

-Suriye’de ABD’nin desteklediği PKK/PYD terör örgütü, devletçik olmuştur.

 

-Türkiye, dünyanın en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir. Göçmenlerin toplum hayatına yansıyan olumsuz etkileri, güvenlik boyutu açısından gün geçtikçe büyümekte ve kökleşmektedir.

 

- Suriye’de Hatay’la 130 kilometre sınırı bulunan İdlib, radikal terör örgütlerinin yuvalandığı bir coğrafya olmuştur. İdlib, ABD tarafından Küçük Afganistan’a dönüştürülmüştür.

 

Ve BEKA sorunu yaşayan Türkiye, “Yeni Anayasa” gündemiyle enerjisini tüketiyor… Stratejik hataların Türkiye’yi getirdiği durum ortadayken, siyasi partiler ve medya “Yeni Anayasa” tartışmalarıyla gün geçiriyor…

 

***

 

Amin Maalouf, Orta Doğu insanını: “Her şeye üzülen ama, hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar" diye tanımlar. Doğru bir tanım…

 

Başkalarından satın aldıkları silahla birbirlerini öldüren ve başkalarının bulduğu ilaçla iyileşmeye çalışan coğrafyadır Orta Doğu…

 

Türkiye, 2000’lere kadar bu coğrafyanın dışında politika izlerdi… Şimdi, artık bu coğrafyanın tam da içinde…

 

Atatürk’ün dış politikasının temel ilkelerinden üçü, “Tam Bağımsızlık”, “Millet Egemenliği”, “Yurtta Barış Dünyada Barış”tır…

 

“Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini hedef alan onurlu ve ulusal bir politikayla, Hatay tek kurşun atılmadan Türkiye’ye katılmıştır. 1934’te Balkan Antantı ve 1937’de Sadabat Paktı’yla barış ittifakları oluşturulmuş ve Türkiye bir barış gölü haline getirilmiştir.

 

Atatürk'ten uzaklaşan bir Türkiye, asla gün yüzü görmez…

 

……………

 

Kaynakça

 

1- Mehmet Ali Güller, Suriye’nin Sevr’i Amerikan Koridoru, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015.

 

2- Mehmet Ali Güller, Suriye’nin Sevr’i Amerikan Koridoru, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015.

 

3- Osman Ağır-Murat Sezik, “Suriye’den Türkiye’ye Yaşanan Göç Dalgasından Kaynaklanan Güvenlik Sorunları”, Birey ve Toplum, 2015, C. 5, S. 9, s. 96.